-->
antibiyotikler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
antibiyotikler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/10/2012

antibiyotikler mağaralardan alınacak bakterilerden üretilecek

    9/10/2012 07:11:00 ÖS   Yorum yok

Antibiyotikler, bakterileri öldürmek ya da çoğalmasını durdurmak için üretilen kimyasal anahtarlar olarak tanımlanıyor.

bakterilerden üretilecek

Bu maddelerin, çok yüksek derecede özelleşmiş olmaları ve tek bir tür bakteri hücresini hedeflemesi gerekiyor.


Antibiyotikler, bu özelliklerinden dolayı 20. yüzyılın en büyük tıbbi keşfi olarak görülüyor.



Kendine özgü kimyasal bağlara sahip olan antibiyotikler örümcek ağı gibi karmaşık şekiller oluşturuyor.
Antibiyotiklerin kaynağı doğa

Antibiyotikler kimyasal olarak kanser ilaçları ya da anti-virütik ilaçlardan daha karmaşık yapılar oluşturuyor.

Bu karmaşık yapı nedeniyle laboratuvarda üretilemeyen bu ilaçların kaynağı için çoğunlukla doğaya dönülüyor.


Son 60 yıl içinde üretilen antibiyotiklerin yüzde 99'u toprak altındaki bakterilerden ve mantarlardan elde edildi.



Ancak bu kaynaklardan elde edilen antibiyotiklerin sınırına ulaşılmaya başlandığı düşünüldüğünden, bilim adamları çalışmalarını daha aşırı ortamlarda yürütmeye başlıyor.

Suların milyonlarca yılda kayalarda oluşturdukları tünellerden oluşan mağaralar çevrelerinden izole bir ortam sağladıkları için buradaki bakteriler ve mikroorganizmalar sürekli bir kıtlık ortamında yaşamaya kendilerini adapte etmiş durumdalar.


kendilerini adapte etmiş

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Akron Üniversitesi'nde profesör olan Hazel Barton, mağaralardaki çalışmaları boyunca, kıtlık koşullarına son derece uyum sağlamış mikroplarla karşılaştığını ve buna benzer mikropları laboratuvarda üretmenin çok zor olduğunu söylüyor.

Barton'a göre, laboratuvar ortamları, mağaralardaki ortama göre, bu bakterilerin gıdası açısından oldukça zengin.

Profesör, mağaralardan elde ettikleri örneklerden yalnızca birinin 38 antimikrobiyal yapı oluşturulmasına katkıda bulunduğunu ve bunlardan birinin yeni bir antibiyotik olarak kullanılabileceğini söyledi.

Araştırmacılara göre bu bakterilerin antibiyotik potansiyellerinin bu kadar zengin olmasının anahtarı, mağaralardaki izolasyon ortamından kaynaklanıyor.
Tüm antibiyotiklere karşı dayanıklı

Profesör Barton, New Mexico'da yeraltı mağaralardan örnek almak için oldukça derinlere inmeleri gerektiğini ve yer altında gecelemek zorunda kaldıklarını belirtti.

Profesöre göre, bakterilerin antibiyotik potansiyelinin yükselmesi için daha derinlere inmeleri gerekmiş.

Bilimciler, Lechuguilla Mağarası'nın derinliklerindeki bakterilerin milyonlarca yıldır izolasyon altında yaşadıklarını ve şu an da bilinen tüm antibiyotiklere karşı dayanıklı olduklarını söylüyor. bbc türkçe 

12/12/2011

tıpta mide bulandıran nakil dışkı nakli ile hayat kurtarılabiliyor

    12/12/2011 07:44:00 ÖS   Yorum yok

Bir insandan diğerine dışkı nakli ilk bakışta mide bulandırıcı olarak gelse de bazı durumlarda hayat kurtarabiliyor.

dışkı nakli ile hayat

Bazı doktorlar, belli hastalıklarda dengesi bozulan kalın bağırsakları tekrar yararlı bakterilerle doldurmak için bu yönteme başvuruyor.

İngiltere'de Clostridium Difficle Enfeksiyonu (CDI) vakalarında bu yöntemi kullanan tek doktor olduğunu belirten Alisdair MacConnachie, bunun kanıtlanmış bir tedavi şekli olduğunu söylüyor.

Dr. MacConnachie, bu yönteme son çare olarak başvurulması gerektiğine dikkat çekiyor.

Alisdair MacConnachie'ye göre işin mantığı çok basit. CDI, antibiyotiklerin kalın bağırsaktaki çok sayıda yararlı bakteriyi yok etmesiyle ortaya çıkan bir enfeksiyon. Bu enfeksiyon, hayatta kalan bakterilere patlayıp çoğalacak ve yüksek miktarda toksin üretecek alan sağlıyor. Bunun da ishale yol açtığı ve ölümcül olabileceği belirtiliyor.

İlk seçenek olarak hastalara daha fazla antibiyotik veriliyor. Ama bu yöntem her zaman etkili olmuyor ve enfeksiyon tekrar ortaya çıkıyor.30 gram


Bu yöntemde ise kalın bağırsaklara daha fazla bakteri eklenerek bunların Clostridium Difficile bakterileriyle savaşması ve enfeksiyonun kontrol altına alınması sağlanıyor.

Dr. MacConnachie, İskoçya'nın Glasgow kentindeki Gartnavel Hastanesi'nde 2003'ten bu yana 20 kez bu operasyonu gerçekleştirdiğini söylüyor. Bu hastalardan biri dışında tümü enfeksiyondan kurtulmuş.

Normal tedavi yöntemi sonuç vermezse, hastaya operasyondan bir gece öncesine kadar antibiyotik veriliyor. Hasta daha sonra mide asidini kontrol edecek ilaçlar alıyor.

Operasyon sabahı dışkı verecek kişi hastaneye gelip dışkı örneği veriyor.


Bu kişi genellikle hastanın yakını ve tercihen hastayla aynı evde yaşayıp aynı şeyleri yiyen ve bağırsaklarında benzer bakteriler bulunan kişiler oluyor.

30 gram dışkı tuzlu suyla blender'dan geçiriliyor. Kahve filtresinden geçirilen sıvı, bir boru aracılığıyla burundan mideye gönderiliyor. 

8/15/2011

antibiyotikli balıklar için iki ayrı görüş uzmanlar zararlı bakanlık risk yok diyor

    8/15/2011 04:47:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, balık çiftliklerinde balıklara verilen antibiyotiğin insanda antibiyotiğe karşı bağışıklığa neden olduğu belirtti. Konusuyla ilgili uzman görüşleri şöyle:


balıklara verilen antibiyotik
- Ali Çetin (Tüketici Dernekleri Federasyonu Başkan Yardımcısı): İnsanlar antibiyotikli balıklar ile antibiyotiğe karşı direnç kazanıyorlar. O zaman da hasta olduğumuzda aldığımız antibiyotik işe yaramıyor. Bu nedenle de kanser ve diğer hastalıklar giderek artıyor. Tarım ve Gıda Bakanlığı son derece yetersiz kalmaktadır. 

Bakanlığın buna izin vermemesi gerekir. - Nilgün Erbil (Patolog Doktor): Çiftlik balıklarını tüketerek aldığımız antibiyotik enfeksiyon açısından tehlikeli. Balıklara çok yüksek dozlarda verildiği için, insanın o hastalığa yakalanma olasılığını arttıyor. Aşırı yüksek doz insan vücuduna girdiği zaman ona karşı bağışıklık oluşuyor ve insan vücudu hastalığa karşı savaş veremiyor. Balığa 200 katı verilmiş olan ilacın, insana 500 katı verildiğinde faydası görülüyor. Bu insanın bağışıklık sistemini çökerten bir durum. - Ümit Bora (Yarımada Çevre Platformu Sözcüsü) Gelecek kuşaklar 25-30 yaş sonrasını göremeyecek. 

Gıda denetimi olmayan bir ülkede yaşıyoruz. 


Balıklara normalden 200 kat fazla antibiyotik veriliyor. İnsan vücudu bu antibiyotiği aldığında buna direnç ve bağışıklık kazanıyor. Hastalığa karşı aldığı antibiyotik işe yaramıyor. Bakanlık’tan açıklama Cumhuriyet’in gündeme getirdiği “antibiyotikli balık” konusunda bir açıklama yapan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı “2011 yılı programı dahilinde İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nce 08.08.2011 tarihi itibarıyla 135 adet numune, haberde yer alan Karaburun Yarımadası’ndaki çiftliklerden alınmış olup, hiçbirinde olumsuz sonuç çıkmamıştır. 

Eğri Liman mevkiinde ise 3 yıldan beri balık çiftliği bulunmamaktadır.


 Bakanlığımız, haberde bahsi geçen bölgelerimizden AB’ye yapılan ihracatlarda da şimdiye kadar herhangi bir olumsuz durum için bildirim almamıştır. Bu da gösteriyor ki ihracata konu olan ve bu bölgelerde yetiştirilen ürünler risk taşımamaktadır” dedi.

6/13/2011

soya filizinden kaynaklanan ekoli bakterisinden almanyada ölümler artmaya başladı

    6/13/2011 06:38:00 ÖS   Yorum yok
ekoli bakteris

Almanya'da E koli salgınından ölenlerin sayısı 35'e yükselirken, sağlık yetkilileri hastaneye kaldırılan yaklaşık 100 kişinin böbreklerinin ciddi hasar gördüğünü söylüyor.



Salgının kaynağının Almanya'nın kuzeyinde bir organik çiftlikte yetiştirilen soya filizleri olduğu tespit edildi.

Çoğunluğu Almanya'da olmak üzere en az 3255 kişi hastalanırken, bunlardan en az 812'sinin durumu ölüm riski içeriyor.

Bir yetkili, böbrekleri hasar gören yaklaşık 100 kişinin ya organ nakline ihtiyaç duyacağını ya da hayat boyu diyaliz makinesine muhtaç kalacağını söyledi.

Hem bir epidemiyolojist hem de muhalefetteki Sosyal Demokratların üyesi olan Alman siyasetçi Karl Lauterbach, E koli vakalarının küresel bir salgına dönüşebileceği uyarısında bulundu.

Mayıs ayında ortaya çıkan E koli salgınında şu ana değin bir kişi hariç ölenlerin tümü Almanya'daydı.


Normal koşullarda ağır ishale yol açan ve özellikle çocukları ya da yaşlı nüfusu etkileyen E koli bakterisinin bu sefer gıda zincirine karışan yeni türü, böbreklerde hasara neden olarak ölümcül bir etki gösterebiliyor. Salgına yol açan bakteri ayrıca, en çok orta yaştaki yetişkinleri etkiliyor.

Almanya'nın ulusal hastalık kurumu Robert Koch Enstitüsü, haftasonu ölümlerin 35'e yükseldiğini teyit etmekle beraber, yeni vakaların seyrelmeye başladığını açıkladı.

Normal koşullarda inek ve koyun gibi hayvanların sindirim sisteminde varolan E koli bakterisinin Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinde yer alan organik çiftlikte soya filizlerine nasıl temas ettiği hala bilinmezliğini koruyor.

Salgının kaynağı olarak tespit edilen çiftlikte çalışan bir grup işçi de hastalananlar arasında.


Yapılan tahlillerde, bu yeni E koli bakterisinin genetik olarak piyasadaki çok sayıda antibiyotiğe dirençli olduğu belirlendi.
bbc türkçe

6/08/2011

ehec bakterisinden en iyi korunma yöntemi hijyen olmasına rağmen gözardı ediliyor

    6/08/2011 07:23:00 ÖS   Yorum yok
en iyi korunma

EHEC'e bağlı enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 25'e yükselirken, enfeksiyon bulaşmış yaklaşık bin 900 hasta bulunuyor. Bakterinin kaynağı ise hâlâ belirsiz... 


Çinli uzmanlar, enfeksiyonun tetikleyicisini ortaya çıkaracak yeni bir tanı testi geliştirdi. Testin bir iki saat içinde, enfeksiyonu teşhis ettiği açıklandı.

Almanya'da uzmanlar ve siyasiler de olası EHEC salgınını önlemek için harekete geçti. Federal ve eyalet tarım bakanları lokantacılık sektörü ve gıda üreticilerine hijyen karnesi verilmesi konusunda uzlaştı.

Hijyen konusunda noksanlar var


Yağ kalıntıları üzerinde dolaşan hamamböcekleri, dışkı ve idrar izleri ile dolu tuvaletler, yeterli şekilde sterilize edilmemiş kan lekeli cerrahi araçlar, kirlenmiş bilgisayar klavyeleri, günlerce değiştirilmeyen iç çamaşırları ve yıkanmayan eller…Tüm bunlara eklenebilecek yığınla örnek bulunuyor. Hijyen uzmanları, bir sanayi ülkesi Almanya’da hemen her alanda hijyen konusunda büyük noksanlar olduğu görüşünde.
FederalTüketiciyi Koruma ve Gıda Güvenliği Dairesi geçtiğimiz bir yılda gıda ürünleri üzerine çalışan 545 bin işletmede yaklaşık bir milyon teftiş gerçekleştirdi. Teftişlerin sonucunda, işletmelerin dörtte birinde çok önemli eksiklikler tespit edildi.
Berlin’deki Vivantes Klinikleri Hijyen ve Çevre Sağlığı Enstitüsü’nden Klaus Dieter Zastrow, sorumluların gıda ürünleri ya da yemekler değil, onları hazırlayanlar olduğuna dikkat çekiyor. Zastrow “Bunlar, eğitimi yetersiz ya da düşük ücretle çalıştırılan personelin bulunduğu yerlerde, yemeklerin hazırlanışı sırasında ve beslenme zinciri içerisinde oluşan hijyen noksanları” açıklamasını yapıyor.

“Bu şekilde mümkün değil”

Zastrow, lokantacılık sektöründeki damping rekabetinin, hijyen konusunda gerekli özeni teşvik etmediğini belirtiyor ve büyük bir lokantanın mutfağını örnek gösteriyor ve “Şimdi öğle yemeği için salataları yıkamaları gerekiyor diyelim. Ama mutfakta, 900 kişi için salata yıkayacak iki kişi bulunuyor. Bu şekilde mümkün değil” şeklinde konuşuyor.
Federal ve eyaletler düzleminde tüketiciyi koruma bakanları, restoran ve gıda ürünleri üreticilerine bir hijyen karnesi hazırlanması konusunda uzlaştı. Hijyen karnesi renk skalasında yeşil, "herşeyin yolunda olduğunu", kırmızı ise "önemli hijyen noksanlıklarının bulunduğunu" gösterecek. İşletmelerin girişine asılacak hijyen karnesi, tüketicileri mutfak temizliği konusunda bilgilendirmiş olacak. Aynı zamanda, Almanya genelinde yürürlüğe girecek bir hijyen yasası üzerinde çalışılıyor.
Almanya'da hijyen sorunu, özellikle de temizliğin son derece önemli olduğu hastaneler için de geçerli. Yaklaşık bir yıl önce, Münih kentindeki iki devlet hastanesinde, cerrahi araç gereçler temizlenmediği ve yetersiz sterilize edildiği için, ameliyathaneler kapatılmıştı. Almanya’da klinikler son 20 yıldır, antibiyotiğe karşı direnç kazanmış bakterilerle mücadele ediyor. Ülke genelinde, enfeksiyon bulaşmış hastaların sayısının 500 binden 900 bine çıktığı tahmin ediliyor. Hijyen uzmanı Zastrow ve Robert Koch Enstitüsü hastane hijyeni ve enfeksiyon önleme komisyonu, enfeksiyon nedeni ile hayatını kaybeden hastaların sayısının 15 bin ile 30 bin arasında olduğunu doğruluyor.
İlk iş elleri yıkamak
En kolay önlemin ise sadece elleri yıkamak olduğunu vurgulayan Klaus Dieter Zastrow “Bakteriler, kirin içinde yerleşik durumda, her zaman kirli yerlerde ya da kurumuş kirli suda görülüyorlar. Bu nedenle de en önemli şey yıkamak” uyarısını yapıyor.
Alman hastanelerinden bakteri bulaşması korkusu o kadar yaygın ki,  Almanya'da ameliyat olan hastalar Hollanda'da tedaviye devam etmeden önce birkaç gün karantina servislerine yatırılıyor.
Ancak hijyendeki eksiklikler konusunda Almanlar Avrupa'nın en kötüleri arasında sayılmaz. İngiliz bağışıklık sistemi uzmanları ve mikrobiyologların, 10 farklı ülkeden binlerce kişi üzerinde yaptıkları hijyen anketinde, Almanya'nın da hijyen standartları konusunda diğer birçok sanayi ülkesi ile benzer standartta olduğu görülüyor.
Bir hafta aynı iç çamaşırı Almanya'da, ellerini günde bir kezden fazla yıkayan yetişkinlerin oranı yüzde 40'ı bile bulmuyor. Eller yıkandığında ise sabun kullanılmadığı oluyor ve eli birkaç saniye suyun altında tutmak, bakterilerin ölmesine yetmiyor.Vahim sonuçları olan bu kayıtsızlık birçok Alman için çocuk yaşlarda başlıyor. Düzenli olarak el yıkamaya üşeniliyor, çocukların yarısı bile yemeklerden önce ellerini yıkamıyor. Bu kayıtsızlık bir çok alanda da kendini gösteriyor. Diş fırçaları neredeyse bir yıl boyunca kullanılıyor, havlular ve yatak örtüleri ancak uzun aralıklarla değiştiriliyor. Erkeklerin yüzde 62'sinin bir hafta boyunca aynı iç çamaşırını kullanması ise iç çamaşırında hijyen konusunu çıkmaza sokuyor.
Hijyen uzmanı Zastrow, EHEC bakterisinin kaynağının sebze ya da sebze filizlerinde aranmasına devam edilmesi durumunda, konunun geçmişteki benzer arayışlarla aynı şekilde sonuçlanacağına dikkat çekiyor. Zastrow “Çok nadir durumlarda kaynak bulunabildi. Neden? Çünkü dikkatlice bakılmadı. En basit ve normal olan yerler akla gelmiyor” diyor.


© Deutsche Welle Türkçe
Wolfgang Dick / Çeviri: Gezal Acer
Editör: Beklan Kulaksızoğlu

5/03/2011

amerikadaki türk mucit hastane virüsünü anında tespit eden cihaz geliştirdi

    5/03/2011 09:25:00 ÖS   Yorum yok
hastane virüsünü anında tespit

ABD'de yaşayan bir Türk'ün geliştirdiği cihaz, tıp dünyasında kendine sağlam bir yer edinecek gibi görünüyor.


Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan bir Türk, hastane virüsünü anında yakalayan cihaz geliştirdi.

Bu yıl 12. kez düzenlenen ve sadece New York Üniversitesi öğrencilerinin başvurduğu "Yeni Girişim Teknolojileri" yarışmasına, liderliğini yaptığı 3 kişilik ekip ile katılan Avdar Şan birinci oldu.

Şan ve ekibi, projeleriyle MRSA adıyla bilinen antibiyotiklere dirençli bakteri türünün teşhisi için başarılı şekilde kullanılabilecek bir cihaz geliştirdi.

Cihaz 2 parçadan oluşuyor: Bir okuyucu ve bir elektronik yonga, yani çip. Okuyucu, yonganın üzerindeki bilgileri taramak için kullanılıyor. Yonganın şekli günlük hayatta kullanılan flash belleklere benziyor.

Cihazın etkinliğini daha çok hastanelerde görülen MRSA bakterisinin teşhisinde deneyen Avdar Şan ve ekibi, bu alanda kullanılan cihazların hız yetersizliğine cevap buldu.

Şan ve ekibinin geliştirdiği cihaz, hedef molekülleri çok kısa sürede ve büyük bir hassasiyetle tespit ederek teşhisteki gecikmeyi ortadan kaldırıyor.

Antibiyotiğe dayanıklı olan MRSA bakterisinin sebep olduğu hastane enfeksiyonu Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, ölüm nedenleri arasında kalp hastalıkları, kanser ve beyin kanamalarından sonra dördüncü sırada.

Dünya Sağlık Örgütü, yatarak tedavi gören her 10 kişiden birinde hastane enfeksiyonu görüldüğünü bildiriyor.
trt türk

4/07/2011

antibiyotiklere direnen süper mikroplar eşi benzeri görülmedik düzeye ulaşıyor

    4/07/2011 04:56:00 ÖS   Yorum yok
süper mikroplar

Avrupa Birliği'nin sağlık uzmanları, antibiyotiklere dirençli süper mikroplardaki artışın eşi benzeri görülmedik bir düzeye ulaştığı uyarısını yapıyor.


Her yıl Avrupa Birliği'nde 25 bini aşkın kişi en son antibiyotiklerin bile etkili olamadığı bakteri enfeksiyonlarından ölüyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), durumun kritik bir noktaya geldiğini açıkladı.


Örgüt, uluslararası toplumun yeni ilaçlar üretmek için birlikte hareket etmesi gerektiğini söylüyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün Avrupa'dan sorumlu yetkilisi Zsuzsanna Jakab, ''Antibiyotikler çok kıymetli bir bilimsel keşif. Fakat bu ilacı umursamıyor, aşırı kullanıyor, yanlış alıyoruz. Şimdi de karşımızda hiçbir ilacın yenemediği süpermikroplar var.'' diye konuştu.
bbc türkçe

3/26/2011

öksürük ve balgam için antibiyotiklerin faydası olmuyor

    3/26/2011 08:55:00 ÖS   Yorum yok
antibiyotiklerin faydası olmuyor

Kötü bir öksürüğünüz varsa, balgam da çıkarıyorsanız antibiyotik almanızın fazla bir faydası olmayabilir.


Cardiff Üniversitesinden bilim adamları Avrupa genelinde 13 ülkede, 3 bini aşkın yetişkini kapsayan bir araştırma yaptı.

Araştırmada balgam çıkaran hastalara doktorların genellikle antibiyotik verdikleri belirlendi.

Ancak antibiyotiklerin hastaların çabuk toparlanmasını sağladıkları gözlenmedi.


Araştırmanın sonuçları, Avrupa Solunum Yolları Dergisi'nde yer aldı.

Araştırmaya göre İngiltere'de doktoru görmeye giden hastaların büyük çoğunluğu akut öksürük ya da alt solunum yolları enfeksiyonundan şikayet ediyor.

Doktorlar sarı ya da yeşil renkte balgam çıkarılması durumu, bakteriye işaret ettiğinden, hastaya hemen antibiyotik veriyor.

Ancak beyaz ya da açık renkte balgam görüldüğü durumlarda pek antibiyotik verilmiyor.


Uzmanlara göre bir hafta boyunca antibiyotik kullananlarla kullanmayanların iyileşme oranları arasındaki fark, binde beşin altında.

Bilim adamları ayrıca uyarıyorlar: Antibiyotikleri ne kadar sık kullanırsanız o kadar az fayda sağlarsınız.
bbc türkçe sağlık

12/21/2010

antibiyotiklerin alternatifi soğuk plazma tedavisi olabilir

    12/21/2010 07:32:00 ÖS   Yorum yok
soğuk plazma tedavisi

Antibiyotiklerin yerini alma potansiyeline sahip madde yeni bir ilaç değil, fiziksel bir ürün olan soğuk plazma.


Genellikle maddenin dördüncü hali olarak adlandırılan plazma, tipik olarak binlerce derece sıcaklıklarda bulunan iyonize gazlar. Sıcak plazma, ameliyat aletlerinin sterilizasyonunda düzenli olarak kullanılıyor.

Soğuk plazmalar ise oda sıcaklığına daha yakındırlar. Araştırmacılar, 35 – 40 santigrat derece sıcaklığında ve atmosferik basınç altında dengesini koruyabilen plazmayı ancak yakın zamanda elde edebildiler.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .